İSTANBUL SARAYLAR TURU - BURSA ÇIKIŞLI İSTANBUL SARAYLAR TURU - BURSA ÇIKIŞLI İSTANBUL SARAYLAR TURU - BURSA ÇIKIŞLI
 FIRSAT

İSTANBUL SARAYLAR TURU - BURSA ÇIKIŞLI


  • DOLMABAHÇE SARAYI
  • BEYLERBEYİ SARAYI
  • TOPKAPI SARAYI
  • AYASOFYA CAMİİ
BU TURUMUZ SABAH 6 :30 GÖRÜKLE BAŞLANGIÇ NOKTASINDAN BAŞLAYARAK MİSAFİRLERİMİZİ BELİRTTİKLERİ NOKTALARDAN ALIYORUZ. AŞAĞIDA YER ALAN SARAYLARI PROFESYONEL KOKARTLI REHBER EŞLİĞİNDE GEZEREK SAAT 6 GİBİ TURUMUZU TAMAMLAYARAK BURSAYA GERİ HAREKET EDİYORUZ. SAAT AKŞAM 10 11 ARASI BURSADA OLMUS OLUYORUZ

TURUMUZ SAAT 6 30 da görükleden hareket ederek başlıyor. Sizlerin belirtmiş olduğunuz noktalardan rehberimiz araç ile sizleri alıyor. Saat 10 civarında ilk noktamız olan BEYLERBEYİ SARAYI'nı ziyaret ediyoruz. Burada rehberimiz sarayın tarihi ve kültürel yapısı ile alakalı detaylı anlatımlar yapıyor ve ardından serbest zaman veriyor fotoğraf ve bireysel gezmek için . Buradaki ziyaretimizin ardından Topkapı ve Dolmabahçe saraylarını aynı şekilde rehber eşliğinde ziyaret ederek geziyoruz. Son olarak Ayasofya camiini ziyaret ediyoruz. Burada alternatif olarak misafirlerimiz yere batan sarnıcınada giriş yapabilmektedir. Turumuz saat 6 civarında bitmiş oluyor. Öğle yemeği ve sabah kahvaltısı katılan misafirlerimize ait oluyor ve rehberimiz uygun noktalarda yemek için zaman veriyor. Akşam  Saat 10 - 11 arası tekrar Bursa'da olmuş oluyoruz . 

GEZECEĞİMİZ SARAYLAR HAKKINDA KISA BİLGİLENDİRME : 

Beylerbeyi Sarayı

Beylerbeyi ve çevresinin yerleşim alanı olarak kullanılması tarihte oldukça gerilere, Bizans dönemine kadar gitmektedir. Farklı tarihsel dönemlerde inşa edilen yapıların ardından Sultan II. Mahmud (1808-1839) döneminde yaptırılan ahşap sarayın yanmasıyla Sultan Abdülaziz, 1863-1865 yılları arasında sarayı ve ek binaları yaptırmıştır. Mâbeyn ve Harem bölümlerinden oluşan saray ana binası ziyarete açıktır. Deniz Köşkleri ile üst set bahçelerle büyük havuzun etrafındaki Sarı Köşk, Mermer Köşk ve saltanat atlarını barındırmak amacıyla inşa edilmiş olan Ahır Köşk ise ziyarete kapalıdır.

Beylerbeyi Sarayı yazlık bir saraydır. Özellikle yabancı devlet misafirlerinin ağırlanmasında kullanılmıştır. Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph (1869), Fransız İmparatoriçesi Eugénie (1869), Karadağ Prensi Nikola (1874) ve Alman İmparatoru II. Wilhelm gibi çok sayıda konuk burada ağırlanmıştır. Sultan II. Abdülhamid de tahttan indirildikten sonra hayatının son altı yılını burada geçirmiş ve 1918’de bu sarayda vefat etmiştir.

Çeşitli Batı üsluplarının Doğu üsluplarıyla kaynaştırıldığı sarayın iç mimarisi, kullanım özellikleri bakımından Türk evi planına benzemektedir. Bodrumla birlikte üç katlı olarak yapılmış olan sarayda 24 oda, 6 salon yer almaktadır. Taban döşemeleri, Mısır’dan getirtilen hasırlarla kaplıdır. Türk-Hereke yapımı halılar; Fransız Baccarat kristalinden avizeler; İngiliz, Fransız ve İstanbul-Haliç Tersanesi’nde yapılmış saatler ile Çin, Japon, Fransız, Alman ve Türk (Yıldız) porseleni vazolar, sarayın oda ve salonlarının dekorasyonunu tamamlamaktadır.

Beylerbeyi Sarayı’na Bağlı Ek Yapılar ve Bahçeler

Mermer Köşk: 1829-1832 yılları arasında Sultan II. Mahmud tarafından av köşkü olarak yaptırılan, içinde havuz ve sebili de bulunan Mermer Köşk, ismini dış duvarlarının mermerden yapılmış olmasından almaktadır.

Sarı Köşk: Mermer Köşk’ün yakınında yer alan Sarı Köşk, bir cephesiyle ormanlık alanın içerisinde yer alırken diğer cephesiyle dışarı doğru açılmaktadır. Bodrum üzerine iki kat olarak tasarlanan köşk, gerek tavan süslemeleri gerekse iç dekorasyonu ile birlikte döneminin özgün örneklerinden biridir.

Ahır Köşkü (Has Ahır): Mermer Köşk’ün ilerisinde saray bahçesinin son seddi üzerinde yer alan bu köşkte, Osmanlı’nın at kültürüne bakışını yansıtan özellikler bulunmaktadır. Giriş bölümünün tavanlarında at ve diğer hayvan figürleri resmedilmiştir. Ahır kısmı sağlı-sollu 20 bölümden oluşmaktadır. Avize ve diğer unsurlarda at başları ve gözlerini konu alan kabartmalar göze çarpmaktadır.

Saray Bahçeleri: 19. yüzyılın prestij yapılarından biri olan Beylerbeyi Sarayı’nın yukarıya doğru uzanan, birbirine merdiven ve rampalarla bağlanmış bahçelerinin günümüze kalan toplam alanı 70 dönüm civarındadır. Hasbahçedeki manolya ve kestane ağaçları ile Harem bahçesindeki ıhlamur ve setlerdeki Boğaziçi’nin simgesi erguvanların, Sultan II. Abdülhamid döneminde dikildiği bilinmektedir.

Deniz Köşkleri: Deniz köşkleri biri Mâbeyn, diğeri Harem’de (Valide sultana ait) olmak üzere çift olarak yapılmıştır. Birer bahçe kameriyesi görünümünde olan köşkler, belgelerde “çadır köşkleri”, “nevresm” (yeni tasarım, yeni model) köşkleri gibi tasarımın özgünlüğüne işaret eden isimlerle tanımlanmıştır. Köşklerin sekizgen örtüsü, çeşitli hayvan figürlerinden oluşan resimlerle bezelidir.

Topkapı Sarayı

Topkapı Sarayı, İstanbul’un fethinin ardından Fatih Sultan Mehmed tarafından 1460-1478 yılları arasında yaptırılmış olup takip eden padişahların yaptırdıkları ilave yapılarla günümüzdeki hâlini almıştır. Zeytinlik olarak adlandırılan Sarayburnu’nda bahçe düzenlemeleri ve köşklerle başlayan inşaat, Sûr-ı Sultânî (Kal‘a-i Sultânî) adı verilen surlarla devam etmiştir. Saraya uzun yıllar Beyazıt’taki eski saraydan dolayı Sarây-ı Cedîd-i Âmire denilmiş, ardından Toplu Kapı denilen köşkün isminden dolayı Top Kapısı Sarayı adı kullanılmaya başlanmıştır. Zaman içerisinde ilavelerin yapıldığı saray, 19. yüzyıl ortalarına kadar yaşam ve yönetim merkezi olmaya devam etmiştir. 1840’lara gelindiğinde, mevcut sarayın 19. yüzyıl devlet protokolü gereklerini karşılamakta yetersiz kalması sonucu 1843-1856 yılları arasında Dolmabahçe Sarayı inşa edilmiş ve bir süre sonra hanedan için yaşam ve yönetim merkezi tamamen Dolmabahçe Sarayı’na taşınmıştır.

Topkapı Sarayı, İstanbul’un en eski tarihî bölgelerinden birinde yer alır. Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasında kalan tarihî İstanbul Yarımadası’nda bulunan saray, İstanbul’un ikonik yapılarından biridir. Sarayburnu’nda bulunan Doğu Roma akropolü üzerindeki 700.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuş olan Topkapı Sarayı, 31. Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid’e kadar yaklaşık dört yüz yıl süreyle imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi; padişahların da ikametgâhı olmuştur. 19. yüzyılın ortalarından itibaren hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terk edilen Topkapı Sarayı, tarihî önemini ve değerini korumuştur.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, 3 Nisan 1924 tarihinde müze hâline getirilen Topkapı Sarayı, Cumhuriyet’in ilk müzesi olma özelliğini taşır. Bugün Gülhane Parkı hariç olmak üzere yaklaşık 350.000 metrekarelik bir alan kaplayan Topkapı Sarayı; yapıları, mimarisi, koleksiyonları ve yaklaşık 300.000 arşiv belgesi ile dünyanın en büyük müze-saraylarından biridir.

Ana hatlarını büyük avlular ve bunları çevreleyen revaklar ile hizmet binalarının oluşturduğu yapının planının Edirne Sarayı’ndan etkilendiği görülmektedir. Hizmet binaları, taş kullanılarak yapılmış olup çoğunlukla tek katlı ve yüksek kubbeli yapılardır. Konut olarak kullanılan yapılar ise çoğunlukla taş ve ahşap malzemeden yapılmış, kubbeleri kurşun ile kaplanmıştır. Sarayın iç bölümleri ve bahçeleri kurna, havuz, fıskiye, sebil gibi detaylarla zenginleştirilmiş, pek çok sarnıç yapılmıştır.

Topkapı Sarayı’nın teşkilât açısından dört bölümden meydana geldiği söylenebilir: Hizmet ve koruma alanı (Bîrun), idarî merkez (Dîvân-ı Hümâyun), eğitim alanı (Enderûn) ve padişahların özel yaşam alanı (Harem). Sarayın, Bizans dönemi şehir surlarına dayanan surları üzerinde ana giriş kapısı niteliğindeki Bâb-ı Hümâyun’la birlikte Demir Kapısı ve Otluk Kapısı adı verilen üç büyük kapısı ve beş adet hizmet kapısı (koltuk kapısı) vardır. Birinci kapı olan Bâb-ı Hümâyun, iki katlı bir köşk kapısı olup üstündeki kitâbede Ali b. Yahyâ es-Sûfî imzası bulunur. İkinci kapı Bâbüsselâm, üçüncü kapı ise Bâbüssaâde’dir. Saray yapıları birbirine geçişli dört avlu ve çevresindeki mimari yapılardan oluşmaktadır. Etrafı bahçeler ve meydanlarla çevrili olan saray yapıları içerisinde Alay Meydanı olarak da anılan ilk avluda Aya İrini Kilisesi, Darphane, Fırın, Hastane, Odun Ambarı ve Hasırcılar Ocağı yapıları bulunuyordu.

Sarayın ikinci avlusu, devlet yönetiminin gerçekleştiği mekânların yer aldığı Divan Meydanı, bir diğer adıyla Adalet Meydanı’dır. Tarih boyunca pek çok törene sahne olan bu avluda divan toplantılarının yapıldığı Divan-ı Hümâyûn (Kubbealtı) ve yanında Divan-ı Hümâyûn Hazinesi yer alır. Bu avluda ayrıca Divan yapısının arkasında Adalet Kulesi, Kubbealtı’nın yanında ise Harem Dairesi girişi, Zülüflü Baltacılar Koğuşu ve Has Ahırlar bulunur.

Sarayın üçüncü avlusuna Enderûn Avlusu da denilmektedir. Bu bölümde büyüklü küçüklü odalar, padişaha ait Arz Odası, Doğancılar Koğuşu (Şahinciler), Seferliler Ocağı, Kilerli Koğuşu, Enderûn Hazinesi ve Has Oda (Mukaddes Emanetler Dairesi), ayrıca Saray Okulu’na ait yapılar yer almaktadır. Üçüncü avluda yer alan Enderûn’da Bâbüssaâde’den içeri girince sağ ve sol tarafta odalıların koğuşları, sağdan devam edince sağ üst tarafta Fâtih Köşkü ismiyle bilinen hazine kısmı vardı. Sol üst köşede Harem bölümüne yaslanan dört kubbeli taş yapı Has Oda idi. Burası, Yavuz Sultan Selim döneminde kutsal emanetlerin getirilmesinden sonra daha ziyade Hırka-i Saâdet Dairesi ismiyle anılmıştır.

Son avlu olan dördüncü avluda da padişaha ait köşkler ve asma bahçeleri yer alır. Bu bölümde Osmanlı klasik köşk mimarisinin en seçkin örnekleri olan Bağdat ve Revan Köşkleri ile İftariye Kameriyesi bulunur. XVIII. yüzyılda inşa edildiği düşünülen Sofa Köşkü ise Lâle Bahçesi duvarına dayalı bir yapı olup Kara Mustafa Paşa Köşkü olarak da bilinir. Bu ahşap köşkün içinde ve duvarlarının üst kısmında meşhur Osmanlı şairi Hâkânî Mehmed Bey’in beyitleri yazılıdır. Sarayın ana kısmı içinde yer alan köşkte nadiren elçi ve devlet adamları da kabul edilmiştir. Köşkün sağında, set üstünde Taş Kule adıyla anılan oda, bir dönem sarayın eczanesi olarak kullanılmıştır. Dördüncü avlunun alt kısmında ise saraya ait son yapılar olan Mecidiye Köşkü ve Esvab Odası görülür.

Topkapı Sarayı, 6 Eylül 2019 tarihli ve 30880 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 44 No’lu kararnamenin ardından Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı’na bağlanmıştır.

Dolmabahçe Sarayı

Dolmabahçe Sarayı’nın bulunduğu bölge, antik çağlardan beri pek çok kez gemilerin sığındığı doğal liman görünümünde bir koy olarak bilinmektedir. Aynı zamanda, 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi sırasında, Haliç’e indirmek üzere gemilerini karaya çıkardığı yer olduğu da rivayet olunmaktadır. Osmanlı döneminde Kaptan-ı Derya’nın donanma gemilerini demirledikleri ve geleneksel denizcilik törenlerinin yapıldığı bu koy, 17. yüzyıldan itibaren doldurularak “Dolmabahçe” adıyla padişahların hasbahçesi konumuna getirilmiştir. 19. yüzyıla kadar bu hasbahçe içinde yaptırılan ahşap köşk ve kasırlar topluluğu “Beşiktaş Sahil Sarayı” adıyla anılmıştır.

Sultan Abdülmecid döneminde (1839-1861), kullanışsız hâle gelen Beşiktaş Sahil Sarayı yıktırılarak yerine Dolmabahçe Sarayı yaptırılmıştır. Dolmabahçe Sarayı’nın inşa sürecini Ebniye-i Hümâyûn kalfalarından (saltanat yapıları kalfaları) Karabet Balyan, Ohannes Serveryan, Nikoğos Balyan ve James William Smith; bina eminliğini 1843-1850 yılları arasında Hacı Said Ağa, bu tarihten 1856’ya kadar ise Esseyyid Ali Şahin Bey yürütmüştür.

Sarayda, 1856 yılından itibaren sırasıyla; Sultan Abdülmecid (1839-1861), Sultan Abdülaziz (1861-1876), Sultan V. Murad (1876), Sultan II. Abdülhamid (1876-1909), Sultan V. Mehmed Reşad (1909-1918) ve Sultan VI. Mehmed Vahideddin (1918-1922) olmak üzere 6 padişah ile son Halife Abdülmecid (1922-1924) yaşamıştır.

Cumhuriyet’in ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk, 1927-1938 yılları arasında sarayda aralıklarla 4 yıl kalmış, çalışmalarını buradan yürütmüş ve burada vefat etmiştir. İsmet İnönü döneminde 1949’a kadar Cumhurbaşkanlığı makamı olarak kullanılan saray, 1984’te Osmanlı döneminde kullanıldığı gibi özgün tefrişiyle müze-saray olarak geziye açılmıştır.

Dolmabahçe Sarayı, kıyı boyunca denize paralel uzanan ana yapıdan başka, camhane, dökümhane, kuşluk, ahır gibi çeşitli amaçlara ayrılmış bölümlerden oluşmaktadır. Bu yapılar arasında, Veliahd Dairesi ile Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde eklenen Saat Kulesi ve Veliahd Dairesi’nin arka bahçesindeki Hareket Köşkleri de yer almaktadır.

İki normal kat ile bodrum ve musandıra katlarından oluşan ana yapı, fonksiyonel olarak üç bölüme ayrılmıştır. Bunlar; devletin yönetim işlerinin yürütüldüğü “Mabeyn-i Hümâyûn” (Selamlık), padişah ve ailesinin özel yaşamına ait “Harem-i Hümâyûn” (Harem), her iki bölüm arasında padişahın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve önemli devlet törenleri için ayrılan “Muayede Salonu”dur. 285 odası, 44 salonu, 68 tuvaleti ve 6 hamamı bulunan saray, 14.595 m²lik bir alan üzerine kurulmuş monoblok bina olarak Türkiye’deki en büyük saray durumundadır.

Fonksiyon ve mimari kuruluş açısından Osmanlı saray geleneğine ve orta sofa ile köşe odalı Türk evi özelliklerine bağlı kalan sarayın yapımında Barok, Rokoko, Neo-klasik gibi Batı kökenli mimari formlardan yararlanılmış; Osmanlı geleneksel sanat ve kültür ögeleri Batılı bir anlayışla yoğrularak yeni bir yoruma ulaşılmıştır.

Sarayın duvar süslemeleri ve dekorasyonunda Hereke halılar, Baccarat kristaller, Sèvres ve Yıldız porselenler, çeşitli devlet yöneticileri tarafından gönderilen armağanlar ve Batılı ressamların yaptığı tablolar kullanılmıştır.

AKTİVİTE DETAYLARI
AKTİVİTE KODU:
#12
LOKASYON:
İstanbul (Bursa çıkışlı)
İPTAL POLİTİKASI:
İptal ve iade şartları

TARİH VE FİYATLAR

YORUMLAR

İlk yorumu siz yapın



1 Gün
İstanbul
12

800TL

Grup fiyatı

800TL



DAHİL OLANLAR:
GİDİŞ GELİŞ ULAŞIM
PROFESYONEL REHBERLİK HİZMETİ
SEYAHAT SİGORTASI
BÖLGE GEZİLERİ
HARİÇ OLANLAR:
MÜZE GİRİŞLERİ
TÜM ÖĞÜN YEMEKLER
KİŞİSEL HARCAMALAR